25 Haziran 2016 Cumartesi

TANRI’NIN SICAK ELİ İÇİN

Hiç kimse harikalar diyarında yaşamıyor. Bir acı var durmadan sızan ve besleyen insanı. Bir çırpıda yok olmasını beklediğim anların toplamından kaleler inşa ediyorum farkında olmadan. Sonra bir yerlerim acıyor, içimin en aydınlık noktasına karanlığı biriktiriyorum. Bir gün biri çıkagelse ‘bırak bu çorak insanları’ dese mesela. Tutardım belki nasır tutmuş ellerini, kucaklardım kelimelerini...

Her gün kuşların bir avuç suda yıkanışlarını seyrederdim ve kedilerin sudan kaçışını. İç içe geçen doğruların sonradan oluşan eğriliklerine verdiğim zaman kadar ‘olan’a odaklansaydım, kim bana ne diyecekti. Ya da birilerinin benim için tasarladığı yaşantıyı yüreğimin tersiyle ittirseydim ne olurdu. O zaman bir türlü inşa edilemeyen kentlerimin ıssız sokaklarına hayallerimi damıtırdım.

Ne kuşlar kadar cesur ne de kediler kadar korkak olurdu düşüncelerim. İkisinin ortasında, tam da burada dururken ne önemi var yılların götürdüklerinin. Ve ne önemi var yine de yılların getirdiklerinin.

Kediler ve kuşlar demişken… Bir kedi ansızın evinize girdi mi hiç, yani hayallerinize dokundu mu karlı bir günde? Geldi ve gitti, süründü ama iz bırakmadı hiçbir yerde. Üzerinde sokaktan bir elbise…
Bazen ansızın birileri girer hayatınıza, insanlar, kuşlar ve kediler gibi… En ürkek olanı kuşlardır, en sessiz ve hızlısı kediler ve en çok gürültü koparanlardır insanlar. Geldikleri gibi gitmeyi bilmezler mesela. Önce çok sevecen bakarlar içinize sonra savaşların en çetin olanına çekerler sizi. İşte o an ne olmak istediğinize karar vermek zorunda bırakılırsınız. Bazen kendinizin çok dışında bir yerlerde balık tutarken buluverirsiniz kendinizi. Şaşırmak için çok geçtir artık.

İşte birileri bu kadar değersizken var ederler kendilerini sizin değerlerinizle. Size kendi silahlarınızla saldırırlar ama kendi taktiklerini uygularlar. Kafanız karışır, mideniz bulanır. Varoluşun en çirkin hallerine tanıklık edersiniz. Kendinize sığınacak hiçbir yer bırakmamışsınızdır. Ve ‘o’ saldırır yorulmadan, yenilgiyi kabul etmeniz yetmez onun zaferini de taçlandırmanız beklenir sizden. Siz ki artık ondan başkası değilsinizdir…

Keşkelerinizin artışına üzülmeyin ve kabullenin içinizde büyüyen acıyı, kucaklayın… Belki Tanrı’nın sıcak elini kavrarsınız.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder